top of page

Asla Düzeltemeyeceğin Bir Yanlışı Düzeltmek İçin Ne Yapabilirsin?


ree

Görsel 1


Yetişkinlere yönelik animasyon serileri uzun yıllardır revaçta olsa da son on yıldır ana akımı neredeyse domine ettiklerini söyleyebiliriz. Tabii bu bağlamda postmodern hegemonyanın etkisi de yadsınamaz. Bu süreçte farklı konuları farklı şekillerde ele alan ve “yetişkinlere yönelik” ifadesini kendince yorumlayan birçok yapım bulunuyor. Bu yapımlar, yüzeyselliği sarkastik ve ironik bir ton benimseyerek sorgulamaya eğimliler.


Bu tarz yapımlar arasında insan doğasını absürt olaylar ve kişilerle birleştirerek en iyi şekilde anlatmayı başaran ve gerçekten derslerde okutulacak düzeyde olduğunu düşündüğüm bir yapım BoJack Horseman. Tüm bu absürditenin içinde “iyi” ve “kötü” kavramlarının biz insanlar için siyah ve beyazdan oldukça uzak olduğuna vurgu yapması ve mental hastalıkların en yıkıcı taraflarını gösterirken bir yandan da stabil süreçlerde nasıl bir etkisi olduğunu anlatabilmesi müthiş bir ustalığın ürünü bana göre. 


BoJack Horseman, 1990’lı yıllarda kariyerinin en parlak zamanlarını geçirmiş bir TV yıldızı. Ancak son zamanlarda bağımlılıkla, varoluşsal krizlerle ve depresyonla mücadele ediyor. Biz de diziyi en çok onun perspektifinden izliyoruz. Ancak dizinin yan karakterler bakımından da oldukça zengin olduğunu söylemeliyim, onların gelişimlerinden de çıkaracak çok şey bulabiliriz.

Eşine zor rastlanır bu diziye biraz daha yakından bakalım. Ancak öncelikle BoJack’in aslında Sadcom furyasının bir ürünü olduğunu belirtmem gerekiyor. Peki Sadcom nedir? 


Sadcom’un Yükselişi


ree

Görsel 2


Sadcom, hüzün ve mizahı birleştiren eserler için kullanılan bir tabir. Bu tarz eserlerde genellikle insan hayatını kötü etkileme potansiyeli olan olaylar “kara mizah” ile izleyiciye aktarılır. Yazının ana konusu olan dizide buna en iyi örnek BoJack’in annesini kaybettiği bölüm: Free Churro.


Bölüm, BoJack’in annesinin cenazesinde yaptığı bir monologdan oluşuyor. Monolog boyunca BoJack, annesinin son sözlerinin “I see you.” olduğunu söylüyor. Acaba Beatrice Horseman hayatını mahvettiği oğluna bu sözleri sarf ederken “sen varsın ve seni görüyorum” mu demek istemişti yoksa “seni anlıyorum” mu? BoJack o an, sonunda görüldüğünü mü hissetti? Hayatını cehenneme çevirdiğine her fırsatta şahit olduğumuz annesi tarafından mı görülmeye ihtiyacı vardı bunca zamandır? 


Hayatı boyunca istenmediğini iliklerine kadar hissetmiş ve var olabilmek için elinden gelen iyi ve kötü her şeyi yapmışken altmışına merdiven dayamış BoJack için annesinin son sözlerinin bu kadar düşündürücü olması oldukça normal. Üstelik annesinden aldığı kalıtsal travmaları hayatına giren hemen herkese yansıtmıştı BoJack, annesi belki de ona bunu borçluydu. 

Ancak tabii ki Beatrice Horseman bunların hiçbirini kastetmemişti, sadece acil servis girişindeki “ICU” yazısını okuyordu. Son anında bile BoJack’e kazık atmayı başarmıştı. 


ree

Görsel 3


Bu bölümün etkileyici olmasının birkaç sebebi var tabii. Beatrice’in ölümüne kadar geçen süreçte onun ne kadar feci bir anne olduğunu defalarca görüyoruz ama onun aile travmalarına da bir o kadar şahit oluyoruz, yani bu noktaya bizi bir anda getirmiyor dizi. Beatrice gerçekten “kötü” bir anne miydi yoksa altından kalkması oldukça zor süreçlerden geçmiş ve kimse tarafından yardım isteyecek cesareti bulamayan, kendi savunma mekanizmasını kendi inşa etmiş bir insan mı? Hiçbir bahane kötü bir ebeveyni aklamaz tabii, sonuçta kalıtsal travmaların zinciri kıracak birine ihtiyacı var. Bu neden Beatrice olmasın? Ama kabul etmeliyiz ki bu hiç kolay değil. 


İşte, Sadcom’un alametifarikası da bu. Tüm monolog boyunca bu tarz absürt olaylardan bahsedilmesine rağmen bölüm bittiğinde üzerine düşünecek birçok şeyiniz oluyor. Diziyi izlerken geçirdiğiniz vakit güzeldi, peki ya sonrası? Düşüncelerinizle baş başa kalabilecek misiniz?


The View From Halfway Down


Dizinin altıncı ve son sezonunda yer alan bu bölüm, belki de dizi tarihindeki en iyi bölümlerden biri. Bölüme adını veren The View From Halfway Down şiiri, BoJack’in yıllarca rol model olarak benimsediği ve hayatına verdiği kötü gidişatta da etkisi büyük olan koşu atı Secretariat’ın intiharı sırasında yazdığı bir şiir. 


Bu bölümde BoJack eski evinin havuzunda boğulmakla meşgulken aynı zamanda hayatını etkileyen herkesle gerçekleştirdiği bir yüzleşme yaşıyor. Uzun bir masa boyunca onun hayatını mahveden ve onun hayatını mahvettiği birçok kişi, BoJack ile yüzleşiyor. Tabii bunların hepsi birer rüya. Ve bu rüyanın en etkileyici karakteri de Secretariat. 


Secretariat’ın hayatı boyunca inşa etmek için emsalsiz bir çaba sarf ettiği kariyeri bir anda ellerinden kayıp gidiyor ve buna katlanamayarak intihar ediyor. Peki o anda neler düşünmüştü? BoJack’in hayal dünyasında sadece düşünmedi, bunun üzerine bir şiir de yazdı.


ree

Görsel 4


Yarı Yoldan Görünen Manzara

Hafif bir meltem fısıldadı hiçliği

Su çağlayarak bağırdı

İttir kendini yukarı, tahterevallideki gibi

Derin nefes al, bir adım geri, işte geldi zamanı

 

Parmakların değmeyi bıraktı korkuluklara

Yakında inilecek o serin suya

Gözler sımsıkı olsa da bakmak ister

Yarı yoldan görünen manzaraya

 

Minik bir rüzgâr, tepede yaz güneşi

Aşağıda coşkun ve görkemli nehir

Damarlarında akan o endorfin seli

Benzeri olmayan bir huzur getirir

 

Havalandın şimdi, uçuyorsun

Her şey yerdekinden daha net burada

Hepsi yoluna girer, ya da girerdi en azından

Olmasaydın şu anda yarı yolda

 

Yer çekiminden kurtulmak için çırpınıyorsun

Düşüşü yavaşlatacak ne olabilir acaba?

Sorgusuz sualsiz verirdin her şeyini, kesin

Parmakların tekrar değsin diye korkuluğa

 

Dönüş yok bu andan, bilirim

Sesler sessizliğe boğulur suyun altında

Keşke atlamadan önce bakabilseydim

Yarı yoldan görünen manzaraya

 

Uzun uzun düşünmem gerekirdi

Yarı yoldan görünen manzarayı

Önceden bilebilseydim 

Yarı yoldan görünen manzarayı-


Şiir aslında burada bitmez ama devamını hiç öğrenemeyiz, çünkü Secretariat yolun sonunu çoktan görmüştür. 


The View From The Halfway Down, ne kadar temelde intihar eden birinin gözünden o ana kadar giden yolu anlatıyor gibi görünse de bir yandan geri dönüşü olmayan hatalarımızı da hatırlatıyor bize. 


Dizinin onca absürt detaya rağmen gerçeğe bu kadar yakınsaması belki de izlenmesinin en büyük sebeplerinden biri. Her karakterin kendine has bir gelişimi var altı sezon boyunca. Bir Sadcom olması dolayısıyla ağırlıklı olarak onaylayamayacağımız davranışları olmasına rağmen onların da her “insan” gibi hata yaptığını ve bu hatalar sonucunda çektikleri vicdan azabıyla nasıl baş ettiklerini (ya da edemediklerini) görüyoruz. Her bir karakter yaptığı hatanın ceremesini er ya da geç çekiyor, sorunlar bir anda çözülmüyor, kimse kimseyi bir anda affetmiyor. Hayat da böyle değil midir?


Peki Neden İzleyelim? 


Tüm bunların ötesinde BoJack Horseman, günümüz gençliğinde gittikçe artan yaşam ve anlam düşünceleri üzerine vurgu yapıyor. Dizi üzerine yapılan birçok araştırma var ve araştırmacılar, daha fazla çalışma ile varoluşa dair bu kaygılar üzerine daha zengin veriler sağlayabileceklerini ifade ediyorlar. Ayrıca bir disiplin olarak psikoloji, popüler kültürü bu şekilde inceleyerek bireylerin ve grupların kaygı düzeylerine ve kaygı sebeplerine dair birçok veri elde edebilir. 


Sonuç olarak, varoluş anlamsız olsa da bu duygunun incelenmesi kesinlikle anlamsız değildir (Parashar, 2020). 


Yağmur Tambova


KAYNAKÇA

  • Parashar, P. (2020). Bojack Horseman and Mental Health: An Academic Exploration of Existentialist Themes. Unpublished. https://doi. org/10.13140/RG, 2(22763.16162).


  • Sánchez Saura, R. (2019). Bojack Horseman, or the Exhaustion of Postmodernism and the Envisioning of a Creative Way Out. Creativity Studies, 12 (2), 291–300.







Yorumlar


bottom of page