Vücudunuz Size Değil Başkasına Ait Olabilir mi?
- Ülkü Nur Ateş
- 8 Ara 2024
- 4 dakikada okunur
Eminim, daha önce bağırsaklarımızın ikinci beyin olarak adlandırıldığını hepiniz duymuşsunuzdur. Bu adlandırmanın çok sağlam bilimsel temelleri bulunmaktadır. Sindirim sistemini kontrol eden sinir sistemi olan enterik sinir sisteminin en yoğun bulunduğu yer, bağırsaklarımızdır. Son on yıla kadar sadece beynin bağırsaklar üzerindeki etkileri üzerinde çalışılsa da son dönemdeki çalışmalar bize beyin ve bağırsaklar arasında çift yönlü bir etkileşim olduğunu göstermektedir. Hatta çift yönlü etkileşimin bağırsaklardan beyne doğru olan kısmının çok daha kuvvetli olduğu da bilinmektedir.
Görsel 1
ESS ve beyin arasındaki etkileşim oldukça önemlidir. Beyin bu sistemle doğrudan iletişim halinde olan bir sinir yoluna sahiptir. Bu sinir yolu 10. kafa çifti siniri olarak da adlandırılan ‘‘vagus’’ siniridir.
Görsel 2
Bu etkileşimin ve bağırsaklarımızın ikinci beyin olarak adlandırılmasının en temel sebebi, yediğimiz besinlerin en fazla etki gösterdiği yerin beynimiz olmasıdır. Beynimiz büyüklük bakımından vücudumuzun yalnızca %2’sini oluştursa da yediğimiz besinlerin %20’sini tek başına tüketmektedir. Yediğimiz besinlerden elde edilen ATP’nin %20’si beyin tarafından kullanılmaktadır. Bu durum da yediğimiz yiyeceklerin ve diyet biçimimizin yalnızca kalp damar hastalıkları, diyabete değil beynimize de olumlu olumsuz pek çok etkisi olduğunu göstermektedir. Belki bu bilginin ardından beslenme biçimimize yalnızca kalp damar hastalıkları, tansiyon ya da diyabetten korunmak için değil beyin sağlığımızı korumak için de dikkat ederiz.
Zira tıbbın babası Hipokrat’ın ‘’Ne yersen o’sun,’’ sözünün doğrular nitelikte olan ‘’mikrobiyota’’ çok ilginç bir mekanizmaya sahip. Mikrobiyotayı kısaca vücudumuzda yaşayan ve insan hücresi olmayan mikroorganizmaların (bakteri, mantar, virüs ve protozoa ailelerinin) toplamı olarak tanımlayabiliriz. Vücudumuzda 10 trilyon homo sapiens hücresi bulunurken 100 trilyon yani insan hücresinin 10 katı mikrobik hücre bulunur ve bunlar mikrobiyotamızı oluşturur. Vücudumuzun her bir bölgesi kendine özgü bir mikrobiyotaya sahiptir. Bu canlılar kendileri için en faydalı bölgeyi seçer ve oraya yerleşirler. Her ne kadar vücudumuzun her bölgesi kendine özgü bir mikrobiyotaya sahip olsa da mikrobiyotanın %95’i bağırsaklarımızda yaşamaktadır.
Bağırsaklarımızda bulunan mikroorganizmaların hepsi birbiriyle aynı değildir. Bunlar farklı özelliklere sahiptir ve birbirileriyle sürekli rekabet halindedirler. Bu rekabet hali karbonhidrat, yağ, protein olmak üzere 3 temel besin ögesinden hangisini ağırlıklı olarak tükettiğimizden etkilenir ve bir sonraki öğünde hangi besin ögesini daha fazla içeren besinleri tüketeceğimizi etkiler. Bu bağlamda tek tip besin ögesiyle beslendiğimiz bir diyet şekline sahip olduğumuz takdirde bağırsaklarımızda o besin ögesini enerji kaynağı olarak kullanan bakterilerin sayıca artmasına sebep olmuş oluruz. Yani yine beynimiz ve sindirim sistemimiz arasında çift yönlü bir etkileşim olduğunu görüyoruz.
Bağırsaklarımızda tek tip bakteri grubu sayıca çok arttığında, bunlar çok güçlü biçimde çeşitli kimyasallar salgılayacaktır ve vagus siniri aracılığıyla beynimize sinyaller gönderecektir. Bu sinyaller davranışlarımızı, sağlık durumumuzu ve bir sonraki öğünde yiyeceğimiz yemeği belirleyecektir. Yani yiyecekleri arzulamamızı, bazı besinlere bağımlılık derecesinde düşkün olmamızı hatta o günkü ya da dönemki ruh halinizi belirleyen mekanizma aslında bağırsaklarımızda bulunan bu minik canlılardır. Başka bir deyimle besin tercihlerimizle bağırsaklarımızda bakteri tarımcılığı yapıyoruz ve bu tarımdan elde ettiğimiz bakteriler bir sonraki öğün ne yiyeceğimizi belirliyor.
Görsel 3
Mikrobiyotamız, ruh halimiz ve kişilik özelliklerimiz üzerinde de oldukça enteresan etkilere sahiptir. Örneğin mutluluk hormonu olarak da bildiğimiz serotoninin %90’ı bağırsaklarımızdaki yararlı bakteriler tarafından üretilmektedir. Mikrobiyotada yararlı bakterilerin sayısı azaldığında serotonin miktarı da orantılı olarak azalmakta ve depresyon, anksiyete gibi duygudurum bozuklukları görülme riski artmaktadır. Dışkının %50-80’i sıkıştırılmış bakterilerden oluşmaktadır. Fareler arası yapılan fekal mikrobiyota transplantı çalışmaları; yönünün depresyonda olan farelerden olmayan farelere doğru olduğu durumlarda, öncesinde depresyon gözlenmeyen farede depresyon belirtileri gözlenmeye başlandığı belirtilmiştir.
Görsel 4
Mikrobiyotanın, ülkemizde ve dünyada gitgide yaygın hale gelen ve son verilere göre 54 çocuktan 1’ini etkileyen otizm ile ilişkisi incelendiğinde de son derece çarpıcı bulgular ortaya çıkmıştır. Mazmanian ve ekip arkadaşları, 2013 yılında, otizm ile ilgili oldukça ilginç bulgular ortaya koymuşlardır. Otizm özellikleri gösteren farelerde yaptıkları çalışmada, otistik farelerin bağırsaklarında Bacteroides fragilis adlı bakteri miktarının normal farelere göre daha az olduğunu göstermişlerdir. Bu hayvanlarda, otizmde sık görülen stres, antisosyal davranışlar ve gastrointestinal problemler de görülmekteydi. İlginç bir şekilde çalışma ekibi bu fareleri Bacteroides fragilis ile beslediklerinde faredeki birçok semptomun ortadan kalktığı ve farelerde iyileşmeler olduğu ortaya konulmuştur.
Bilimsel veriler ışığında da gördüğümüz üzere kendi hücrelerimiz olarak da adlandırdığımız homo sapiens hücrelerinin 10 katı sayıda bulunan ve çoğunluğu bağırsaklarımızda yer alan mikrobiyotamız ruh halimiz, kişilik özelliklerimiz; fizyolojik, nörolojik rahatsızlıklarımız, beslenme biçimimiz gibi çok geniş bir yelpazede bizleri etkiliyor. Bizim 30 trilyon hücremize karşın sadece bağırsaklarımızda yer alan 40 trilyon mikroorganizmayı düşündüğümüzde vücudumuz bizlerden daha çok bu küçük canlılara ait olduğu fikri etkilerini de göz önünde bulundurduğumuzda kulağa hiç de olanaksız gelmiyor.
Ülkü Nur Ateş
KAYNAKÇA
Önem, Z.S (2020, Kasım 9), Evrim Ağacı https://evrimagaci.org/bagirsak-beyni-nedir-bagirsak-mikrobiyotasi-canli-psikolojisini-etkileyebilir-mi-9510#:~:text=Mikrobiyota%20olarak%20adland%C4%B1r%C4%B1lan%20bu%20mikroorganizma,neredeyse%20her%20v%C3%BCcut%20y%C3%BCzeyinde%20ya%C5%9Far.
Nannan Lia, Qi Wangb, Yan Wangc, Anji Sunb, Yiwei Linb, Ye Jinband Xiaobai Lib (2019). Fecal microbiota transplantation from chronic unpredictable mild stress micedonors affects anxiety-like and depression-like behavior in recipient mice via thegut microbiota-inflammation-brain axis. Taylor&Francis, 22(5), 592-602 https://doi.org/10.1080/10253890.2019.1617267
Elaine Y. Hsiao, Sara W. McBride, Sophia Hsien, Gil Sharon, Embriette R. Hyde, Tyler McCue, Julian A. Codelli, Janet Chow, Sarah E. Reisman, Joseph F. Petrosino, Paul H. Patterson,1, and Sarkis K. Mazmanian (2013). Microbiota Modulate Behavioral and Physiological Abnormalities Associated with Neurodevelopmental Disorders. Cell, 155(7), 1451-1463 https://doi.org/10.1016/j.cell.2013.11.024
Bağırsaklarımızda Yaşayan Bakteriler Duygu Durumumuzu ve Davranışlarımızı Etkiler Mi?. Olağanüstü Kanıtlar. (n.d.). http://www.olaganustukanitlar.com/bagirsaklarimizda-yasayan-bakteriler-duygu-durumumuzu-ve-davranislarimizi-etkiler-mi/
Yoga ve Vagus Siniri. Doğru Nefes. (2022, December 22). https://dogrunefes.com/yoga-ve-vagus-siniri/
Bağırsaklar Neden İkinci Beyin?. Diyetisyen Dünyası. (2018, October 4). https://www.diyetisyendunyasi.com/bagirsaklar-neden-ikinci-beyin-2
Karaismailoğlu, Serkan. (2017). Beyinde Ararken Bağırsakta Buldum (1.Baskı). Elma.








Yorumlar